Dünyanın neresinde tarihe bu kadar saygısızlık vardır, bilinmez!.. Ancak bilinen tek gerçek, 1864 yılından günümüze gelen ve hayatı sürgünlerle dolu Boğa, en büyük ızdırabı Altıyol’da çekiyor. Kadıköylülerin hiçbir zaman ayrılmak istemediği sembolleri Boğa, yerel yönetimlerin ve kurumların ilgisizliği, beceriksizliği yüzünden adeta reklam panosuna dönüştürüldü. Son olarak genel seçimlerin gazabına uğrayan tarihi eserin üzerine yapıştırılan afişler, “Bu kadarına da pes” dedirtti.
Mobese kameralarının önünde üzerine gelişigüzel sprey boyalarla yazılar yazıldı, tornavidalar ve bıçaklarla altın boynuzu delindi, çizildi. Yanıbaşında en küçük bir uyarı levhası bile bırakılmadı. Defalarca üzerine çıkıldı, bir lunapark oyuncağı gibi kullanıldı. İlk defa görenler ya da bilgi sahibi olmayanlar, henüz yeni yapılmış bir süs eşyası gibi algıladı; değerini vermedi, veremedi.
GÜNDEN GÜNE YIPRANIYOR…
Fotoğraf çekme özgürlüğü, “Boğa’ya zarar verilebilir” algısıyla karıştırıldı. Çevresinde en küçük sembolik bir güvenlik önlemi dahi alınmadı. Gelecek nesillere orijinal dokusuyla aktarılamama riskiyle karşı karşıya kalan Boğa, günden güne yıpranıyor. Tarihi esere yakından bakıldığında, yüzeyinin defalarca silinen boyalar nedeniyle orijinalliğini yitirdiği net bir şekilde görülüyor.
KADIKÖY’ÜN SEMBOLÜNE BÖYLE Mİ SAHİP ÇIKIYORSUNUZ?
Her defasında “Bizim sembolümüz” denilerek gurur duyulan ve Kadıköy’ün dünyada sembolü haline dönüşen tarihi Boğa Heykeli, metropolün göbeğinde savunmasız bırakıldı. Kadıköylüler, tarihi eserin halktan koparılmamasını, ancak aynı zamanda Altıyol Meydanı’nda çevresinde estetik düzenlemeler ve bilinçlendirme çalışmalarıyla tarih terörüne son verilmesini istiyor.
BOĞA HEYKELİ HAKKINDA…
1864 yılında Sultan Abdülaziz tarafından sanatçı Jules Bonheur’a Paris’te yaptırılan ve orijinal adı “Dövüşen Boğa” olan Kadıköy’ün Boğa Heykeli, 152 yaşına girmeye hazırlanıyor. Osmanlı’da İttihat ve Terakki Fırkası’nın başa gelmesiyle birlikte sarayların bahçesindeki heykeller, parti yöneticilerince çeşitli yerlere kaçırılır ve 1940’larda İstanbul’un çeşitli yerlerinde ortaya çıkar. Enver Paşa’nın Dövüşen Boğa’yı diğer heykellerle birlikte Beylerbeyi Sarayı’ndan Belgrad Ormanları’ndaki Bilezikçi Çiftliği’ne taşıdığı, ardından da Kadıköy Kız Lisesi olarak da bilinen Mermer Köşk’e götürüldüğü söylenir.
Uzun süre gözlerden uzak kalan Boğa Heykeli, 1940’ların sonunda Lütfi Kırdar Spor ve Sergi Sarayı’nın önünde tekrar ortaya çıktı. 1950’lilerin ortasında yeni açılan Hilton Oteli’nin Harbiye girişine konduysa da eski mekanı olan Lütfi Kırdar’a geri getirildi, 1970 yılına kadar burada kaldı. 1971’de heykel, günümüzde Kadıköy Belediyesi Tarih, Edebiyat ve Sanat Kütüphanesi olarak hizmet veren Kadıköy Şehremaneti binasının önüne getirildi. Paris’ten İstanbul’a birkaç ayda gelen Boğa Heykeli’nin 150 yıllık İstanbul turu, 1987 yılında Altıyol’da son buldu. Başta Kadıköylüler olmak üzere tüm sanatseverler, heykelin halkla iç içe olmasından memnun, ancak aynı zamanda korunması gerektiğini de savunuyorlar.