İstanbul denince neler gelmez ki insanın aklına… Yazılı tarihinin dışında, sözlü tarihi de öyle bir yerini almıştır ki belleklerimizde; her an bir yerlere alır savurur sizleri… Sokaklarında çiçekçiler, simitçiler, ayakkabı boyacıları, dondurmacılar…
Madam Anahit, Paganini Bülent, Yahudi Menuhin…
Ve sokak çalgıcıları… Yaşamımızdaki anıları süsler onlar… Çocukluğumuzun sona ermeye başladığı günlerin Çiçek Pasajı anılarında yer almadı mı Madam Anahit… Akordeonun tuşlarından çıkan nağmeler, halâ çınlatır kulaklarımızı… Batı Müziği eğitimi almış Paganini Bülent’in konservatuar eğitimli olduğunu kaç kişi bilir?.. Anzavur Pasajı’ndaki virtüöz Yahudi Menuhin’i…
Laternacılar, akordeoncular, sokak bandocuları…
Arnavutköylü Nikos Temizis, Polikoepas, Stomati, Yedikuleli Yorgos Aleksi ve Romanlar… Beyoğlu sokak çalgıcılarının her birinin kendine özgü bir dünyası, bir öyküsü, bir kimliği vardır. Ve bazen ezgilerinde, bazen de bakışlarında saklıdır sizlere aktarmak, anlatmak, yaşatmak istedikleri…
İstiklal Caddesi… Kadıköy…
Onlar ve bizlerde bıraktıkları iz… Her kesimden insanın ilgiyle izlediği yeni sokak çalgıcıları… Onlar bana göre her semt için özel… Fon olarak arkalarına Tarihi Yarımada’yı, Haydarpaşa Garı’nı, Vapur İskelesi’ni almış ve Kızılderili ezgileri, danslarıyla Kadıköy’ü renklendiren sokak çalgıcılarına rastladım geçenlerde…
Kadıköy, biraz daha süslenmiş, biraz daha güzelleşmişti bize göre… Birkaç kare fotoğrafla birlikte kalemimin ucuna takılanları yazdım öylesine… Sokak çalgıcılarının yaşamıma kattığı kalıcı anıların karşılığı olarak bu yeter mi bilemem.. Ama onları KADIKÖY’de tekrar bulmak çok güzel…