Çamlıca Cami Projesi’ni İstanbul’a yakışır bir yöntemle hazırlayalım…
Çamlıca Tepesi’ndeki onlarca sakil TV-Radyo antenlerini yıllarca yazıp çizmiştim. Kınalıada’da durum keza… Buralar güya “Doğal Sit” olarak tescillenmiş; “Metal Sit” deseler daha doğru olurdu. Ayrıca Çamlıca Rekreasyon Alanı da, çürük yapılaşmadan nasibini almış. Her taraf niteliksiz yapılarla dolmuş. Nerede rahmetli Babacığımın beni götürdüğü o eski Çamlıca Tepesi..!
Nihayet geçen yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesi bir yarışma açarak, Büyük Çamlıca Tepesi’ndeki TV-Radyo antenleri tek bir büyük antende toplayacak projeleri elde etti. Seçici kurul projemizi pek sevmedi. Ancak Bakan Yıldırım’dan tam not aldık. Genç meslektaşlarım 1.’lik ödülü kazandı, projeleri özgün idi, kutluyorum. Özetle, Çamlıca Tepesi’ne 350 metre yüksekliğinde bir TV-Radyo Kulesi yapılacak ve mevcut çelik kuleler kaldırılarak, görsel kirliliğe son verilecek. Bunlar geç, ancak güzel gelişmeler…
Derken Başbakan’ım Çamlıca Tepesi’ne İstanbul’un her tarafından görülebilecek bir “Anıt Cami” yaptırmak istediğini açıkladı. Doğru düzgün bir proje olacaksa karşı değilim. Dün bu amaçla, bir Dernek tarafından ulusal mimari yarışma ilan edildi. Endişeler ve çekinceler oldu. Jüri üyesi olarak gösterilen bir meslektaşımızın bu durumdan bilgisi olmadığı ve jüri üyeliğini kabul etmediği dile getirildi.
Yarışmacılara 1 ay gibi uluslararası standartlara aykırı, fevkalade kısa bir süre verilen yarışmanın göstermelik yapıldığı, projenin zaten hazırlanıyor olduğu dile getiriliyor. Taksim Cumhuriyet Camii için ben ve ekibim 1 yılı aşkın bir süre çalışmıştık. Ayrıca müstakbel yarışmacılara bir muvafakatname dayatarak, yarışmayı kazanan müellifin “Telif Hakkı”nı İdare’ye devir etme şartı getirmesi ve mimarlık hizmetleri Asgari Ücret Tarifesi’nden dahi % 40 daha tenzilat yapmaya zorlaması çok yakışıksız bir gelişme… Adı üstünde “Asgari Ücret Tarifesi”, yeni mezun bir mimar dahi bu ücretin altında bu hizmeti yapmamalıdır diyor. “O zaman o hizmetten hayır gelmez” demek istiyor.
Diğer taraftan telif hakkı da devredilemez. Senin beyninden çıkmış bir tasarım, başkasının gibi gösterilemez. Ancak müellif değişiklik taleplerini kabul veya reddeder. Dünyanın hiçbir yerinde, Papua New Guinea’da dahi böyle mimari yarışma olmaz, olamaz. Jüriye değinmek istemiyorum, eleştirimi kişiler üzerinden yürütmek istemiyorum.
Yarışmayı açan bir dernek, İhale Yasası’na tabi değil, istediği gibi yapar, bu şartlarla yarışmaya katılıp katılmamak ise bizim tercihimiz. Ancak İstanbul siluetini yeniden tarif edecek böyle önemli bir yapı için böyle şaibeli bir yarışma açacağına, Taksim Camii Kültür ve Sanat Vakfı’nın uyguladığı gibi “Çağırırsın 5 tane güvendiğin mimarı, verirsin masraflarını, hazırlayın ön projeyi, biz seçeceğiz” dersin ve çok daha doğru ve düzgün bir iş yapmış olursun. Adam gibi de bir projen olur.
Ataşehir’de açılan Selimiye benzeri Mimar Sinan Camii’nin bir rezidans gökdeleninin dibine inşa edilmesi, Allah’ın evinin Kul’un apartmanı tarafından ezilmesi bizleri üzmüştü. Ancak şimdi daha ciddi bir durumla karşı karşıyayız.
Yukarıda eleştirdiğim konular bir yana, 350 metrelik devasa TV kulesinin yakınına bir “Anıt Cami” yapmak ne kadar uygundur? Kule, camiyi basabilir, ezip geçebilir. Büyük Çamlıca Tepesi’ne yapılacak anıt cami egemen olmalı, çevresinde onu geçen, onu gölgeleyen, onunla yarışan başka bir yapı olmamalı. Aynen diğer selatin camilerimiz gibi… Silueti konut gökdelenleri ile delinen camilerimiz hariç tabii…
Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp
Y. Müh. Mimar Kentbilimci
önceki içerik