Esasında 3. Köprü ve Otoyol Projesi’nin güneyden, Marmara Denizi üzerinden yapılabilmesi için çok mücadele verdim. Hazırladığım Pendik-Yeşilköy Otoray Deniz Geçişi Projesi “TransMar”, doğru bir projeydi; bilimsel kitaplara dahi girdi.
Ancak hükümet, projeyi İstanbul’un ekolojik dengesini düzenleyen ve oksijen gereksinimini sağlayan yeşilden, su havzalarını da barındıran kuzey kesimden geçirmekte ısrar etti. “Bu bir transit trafik projesidir, kente giriş-çıkış yapılmayacak” dendi. Bu şekliyle kabullendim. Zira ben, bu projenin bizatihi kendisinin çevreye çok ciddi bir zarar vereceğini düşünmüyorum; tetikleyebileceği legal ve illegal yapılaşmanın neden olabileceği tahribattan korkuyorum. Zira, FSM-TEM ikilisinin İstanbul’a verdiği zararı bizzat yaşayarak gördüm.
Nitekim işler planlandığı gibi yürümedi. Hatırlarsanız, ilk raundda yapımcı firmalar ihaleden çekildi, masada kimse kalmadı. Zira firmalar, her gün için belli bir araç geçiş sayısı garantisi istiyor; bu sağlanamaz ise farkı İdare öder diyordu. İstanbul’un transit trafiği yüzde 5’lerde olduğundan, projenin bu şekliyle minimum araç garantisini sağlamak zor görünüyordu.
İdare, projeyi gerçekleştirebilmek için günlük araç geçiş sayısını artırmak yoluna gitti. İşte bu noktadan sonra proje sulandı, bozuldu, İstanbul için bir risk haline geldi. Uzman şehir ve bölge plancılarının Silivri’ye öngördüğü 3. Havalimanı kuzeye, otoyolun üzerine çekildi. Gerek Avrupa, gerekse Anadolu yakalarında otoyoldan şehre girişler verildi. Böylece geçen araç sayısı yükseldi, proje yapılabilir hale geldi ve ihale edildi.
Ancak şimdi 3. Boğaziçi Köprüsü ve Kuzey Marmara Otoyolu Projesi; ne bir transit geçiş, ne de bir kentiçi ulaşım enstrümanı olabilecek. “İki ara, bir dere” halini aldı. Proje, İstanbul’u kuzeyden doğu-batı yönünde transit geçmek yerine kelepçe gibi sardı. Eğer bu kelepçenin içine veya dışına yapılaşma gelirse, çocuklarımıza çölleşme eğilimine girmiş bir İstanbul miras bırakabiliriz.
Peki o zaman, bu yolların etrafına yapılaşma gelmesine izin vermeyelim. Ancak ekonomi çarklarını kentsel imar rantının döndürdüğü bizde bunu başarmak çok zor. Biliyoruz ki bizde yol giden yere, beton da gider. Bakınız Boğaziçi’nin ön görünüm bölgesi, sit alanı ve 3 ayrı yasa ile kaçak yapılanmaya karşı korunuyor. Ancak buradaki 30.000 yapıdan 10.000’i kaçak!..
Kentleşmede sicilimiz bozuk… Ya çarpık, ya çürük, ya da yanlış proje yapıyoruz; doğru projeyi de yanlış yere yapıyoruz!..
Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp
Y. Müh. Mimar Kentbilimci