Öncelikle Carvalhal’e bir paragraf açmak gerekiyor. Hakikaten yıllardır yabancı antrenörleri getiririz ve Türk futboluna bir katkıları olup olmadığını sorgularız. Çoğunda da olumsuz görüşler belirtiriz ve yeniden bir yerliye dönme sürecinde kendimizi buluruz.
Ancak Carvalhal hepimizi şaşırttı. İşine bağlılığı, profesyonelliği ve Türk insanı ile kurduğu sıcak iletişim, herkesin gönlünde onu hakedilmiş bir noktaya oturttu. Keşke zamanında Milli Takım antrenörlüğümüzü yapan Guus Hiddink de böyle davranışlar içerisine girseydi diye düşünmeden edemiyoruz. Gelelim oynadığımız futbola…
Gazinantepspor, Olcan’ı kaybetmesine rağmen ligin önemli takımlarından… Cenk, Popov, Sosa gibi forvet hattına renklilik katan hücum oyuncularının yanı sıra, oyuna kendini verdiğinde çabuk pas yapan, yardımlaşan ve kanatları derinlemesine kullanmayı da bilen bir ekip görüntüsünde.
Ancak Beşiktaş’a dikkat edin, iki kez geriye düştüğü maçta bile oyundan hiç kopmadı. Fernandes’in çalışkanlığı, diğer oyuncuların da verdiği katkı ile birleşince, Beşiktaş ortasahası Almedia’yı eli ile koymuş gibi ceza sahası içerisinde buldu ve pozisyonlara soktu. Edu’nun da gün geçtikçe iyiye doğru gitmesi, Almeida’nın ceza sahası içerisindeki yalnızlığını sildi ve Werder Bremen’deki Almeida’nın çok daha iyisini izlemeye başladık.
Beşiktaş, şu an için rakiplerinden geride olabilir. Ancak takım içi arkadaşlık ve uyum öylesine yerleşmiş ki, bu takıma herkesin güvenmesi gerek. Ve bizleri daha da umutlu kılan nokta, takımın kondüsyon, oyun disiplini ve hücuma çıkış gibi noktalarda gün geçtikçe üstüne koyarak ilerlemesi.
Doğrusu, kimse Carvalhal’den bu kadarını beklemiyordu. Ancak Portekizlinin elinde sanki sihirli değnek var. Beşiktaş’ın tüm açıklarını ve eksiklerini gördüğüne ve hissettiğine şüphe yok. Uzun zaman sonra Beşiktaş’ın böylesine güzel mücadele ettiğini ve kenetlendiğini görmek hiç şüphesiz en güzeli…
Bakalım bundan sonra neler olacak…