Beşiktaş’ı keşfetmek…
Uzun yıllar önceydi. Küçük bir kapı aralığından, denize bitişik toprak bir sahanın üzerinde siyah beyaz eşofmanları ile ısınmaya çalışan birkaç adam gözüne çarptı önce… Başlarında hafif göbekli orta yaşlı bir adam onları idare ediyordu. Kale direkleri bile soğuktan büzüşmüştü sanki. O an bütün futbolcuları görmeye çalıştı. Yaptıkları işten ve giydikleri formadan hissetikleri ruhun ne denli büyük olduğunu anlamıştı. Beşiktaş sevgisi idi onları orada buluşturan…
Şeref Stadı üzerinden çok zaman geçti. Ancak Gordon Milne döneminde pekişen ve diğer antrenörler döneminde devam eden farklılık hiç değişmedi. Ferdinand’ın üzeri çamurlu formasından Osvaldo Nartallo’nun sempatikliğine, Amokachi’nin futbolundan Madida’nın sambasına… Gelen yabancılar da bir süre sonra bizden biri gibi oluyorlardı.
Beşiktaş’ı Beşiktaş yapan değerler; arkadaşlık, takım ruhu ve centilmenlikti. Bugün birçok örnek sporcunun kariyerinde Beşiktaş’ı görmemizin nedeni de bu…
Şimdilerde ise, Carvalhal bu misyonu devam ettiriyor. Onun antrenörlük yeteneğine ve mütevaziliğine pek çok kişinin şapka çıkaracağına eminim. Bu takım, yapısı itibarı ile şampiyonluğu göğüsleyecek güçte… Eksik ya da takımdan ayrılan oyuncuların yerlerinin hemen dolmasından bunu anlayabiliriz. Bakınız, Guti’nin bile eksikliği şu an neredeyse unutuldu. Koşan, sahaya hükmeden, çalışan bir takım görüntüsünde Beşiktaş…
Ve ilerleyen haftalarda artan yorgunluğun Beşiktaş’a uğramayacağına eminim. Beşiktaş’ın yapması gereken tek şey, Stoke maçında hissedildiği gibi ümitleri kaybetmemek…
Zaten Beşiktaş’ı değerli kılan da bu değil mi?..
http://twitter.com/#!/oguzakdeniz
önceki içerik