Her ciddi sağanak ve fırtına ertesi altyapı özürlü İstanbul’umuzun ilkel yüzü ortaya çıkınca, bu tip yazılar basında ve köşelerde yer alır.
Ben ise İstanbul’daki her şiddetli yağmur ve fırtınadan sonra ikilem yaşıyorum: Bir taraftan barajlar dolacak, susuz kalmayacağız diye sevinirken; diğer taraftan su basan evler, taşan rögarlar, boğulan insanlar, kapanan yollar, donmuş trafik ve perişan İstanbullular için üzülüyorum. Aynen “Dünyada bazı insanlar fazla yemekten, bazı insanlar da yemek bulamamaktan ölüyor” misali…
Yazar çizerlerimiz, İstanbul’u “güzel bir kadın”a benzetirler şiirlerinde… O zaman biz de “Yağmur yağdı, makyaj aktı” diyelim. Harcanan devasa kaynaklara rağmen İstanbul’da yaşam kalitesinin her geçen gün biraz daha aşağı düştüğü aşikâr…
Kim, nasıl, ne zaman kurtaracak bu güzel kadını?..
Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp
Y. Müh. Mimar Kentbilimci
Uluslararası Mimarlık Akademisi Bölge Başkanı