Moda’nın yokuşundan ağır ağır ilerliyorsunuz. Tarihin kokusu adım adım sizi çağırıyor ve bir anda kendinizi Günay Antik’te buluyorsunuz. İkinci asra merdiven dayamaya hazırlanan ve hâlâ akort ayarını koruyan İngiliz Richmond piano, bir asrı geride bırakmış. Amerikan yapımı kullanılabilir İtalyan saksafon, saatler, biblolar, tablolar ve daha neler neler…
Yüzyılların dokusunu bugünlere taşıyan tarihi eserlere bakmaya kıyamazken, bir anda keyifli bir sohbet başlıyor. Bir hayli milliyetçi yönüyle dikkat çeken Ali Günay, 10 çocuğundan üçüne Mustafa, Kemal ve Ata isimlerini vermiş. Bir de Türk ismini eklemek istemiş, ancak dönemin koşullarında Türk soyadını ekleyemediği için arzusunu Mustafa Kemal Ata olarak da olsa gerçekleştirebilmiş.
Ali Günay, içini çekerek dünden bugüne bir yolculuğa çıkıyor. İşte Günay’ın anlatımıyla dededen toruna antika aşkı:
ANTİKA, LÜKS VE PAHALI DEĞİLDİR…
“Günümüzde ‘Antikalar pahalı, antika lükstür’ gibi bir algı var, ya da oluşturulmaya çalışıyor. Aksine, herkes ekonomik durumuna göre antika merakını ve hobisini değerlendirebilir. Bugün 10 TL’den 10 bin TL’ye kadar aradığın birçok özellikte antikaya sahip olabiliyorsun. Gel gelelim, insanların zihninde bu çağrışımın oluşması ve oluşturulması çok önemli…
TEKNOLOJİK GELİŞMELER ANTİKAYA DEĞER KATIYOR…
Şöyle bir bakalım çevremize… Her yerde ucuz ve kalitesiz Çin mallarını bulmak zor değil. Sadece uzaktan bakıldığında görsel olarak hoş gözüktüğü için bu kalitesiz ürünlerin tercih edilmesi, bir nesil için de olumsuz bir durum aslında… Yeni nesil, antika ve tarih değerinden uzak yetişiyor. Bugün birkaç lira verip, bazı biblo ve süs eşyaları alınabilir. Ancak, bu rakamsal değerlerin biraz üzerinde herkes istediği kıstaslarda antika bulabilir. Bunun için önyargıları atmak gerekiyor. Teknolojik olanaklar, toplumumuzun gelişmesi için elbet olumlu… Ancak her teknolojik gelişme, beraberinde mutlaka bir olumsuzluğu da getirir. Günümüzde en kaliteli üretilen bir ürün, haliyle bir antika ile karşılaştırılamaz. Şüphesiz antikanın en güzel yanı, üzerindeki zamana ve emeğe sahip olabilmenizdir.
MİRASIMDIR…
Ben geldim, gidiyorum. İşte oğlum Kemal, torunum Cemal… Kemal, antikacılığı ruhunda hissetti; Cemal de o yolda ilerliyor. Zaten işledi mi insanın ruhuna, bir daha çıkmaz antika sevdası… Bir ömür boyu arkadaşı olur, onunla yaşar. Mirasımdır antika sevgisi, oğluma, torunlarıma ve gelecek nesillere… Antika, ruhu zenginleştirir. Zamana değerini verin. Verin ki, siz de bir gün zamana yenik düştüğünüzde değerli olun…”