Ortadoğu kaynıyor. Süper güçler yığınak yapıyor. Silah tüccarları ellerini oğuşturuyor. Sanki bölge yeniden şekillenecek…
Bizde ise yerel seçimler yaklaşıyor. Bu seçimlerin sonraki Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yön vermesi bekleniyor. Partilerarası sataşmalar hızlanıyor. Aday adayları bir bir sahneye çıkıyor. Şık elbiseler diktirmişler; basın eşliğinde ziyaretler, yemekler yapılıyor.
Diğer taraftan ülkeyi terk etmesi beklenen PKK’nın yollarımızda güvenlik kontrolü (!) yaparken çekilmiş resimleri internete düşüyor. Yeni anayasa çalışmaları, Mehter Takımı gibi iki ileri, bir geri olabilse makbulümüz… İçeride sıkıntılar var, davalar, Gezi’ler….
Etraf sisleniyor, ilerisi görünmüyor, meçhule yolculuk gibi… Siyasiler, yarattıkları keşmekeş ve sığ gündem ile vatandaşı meşgul ederken, gerek ülkemizi gerek dünyamızı tehdit eden küresel sorunlar gözlerden kaçıyor.
Küresel ısınma ve doğanın bozulması, özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri sinsice kıskaca alıyor. Stockholm 1972 ilk Çevre Zirvesi’nden bu yana son 30 seneyi değerlendiren 450 sayfalık BM Global Çevre Raporu, 1.100 bilim adamı tarafından hazırlandı. Buna göre;
• Kuşların yüzde 12’si, 1.183 tür; memelilerin dörtte biri, 1.130 tür yok olma tehdidi altında…
• Dünya balık stoğunun üçte biri tükenme tehdidi ile karşı karşıya…
• Atmosferdeki zehirli karbondioksit, 2050’de iki katına çıkabilir. 10 yılda hava kirliliğinin yol açtığı hastalıklardan etkilenenlerin sayısı yılda 147 milyon’dan 211 milyon’a yükseldi.
• 1972’ye kıyasla nüfus 2,2 milyar arttı ve 30 yıl sonra 2 milyar daha artacak.
• Halen dünya nüfusunun yüzde 40’ı temiz içme suyuna hasret. 30 yılda bu oranın yüzde 50’ye çıkması bekleniyor.
• Meraların aşırı tüketimi yüzde 35 toprak kaybına, yüzde 30 orman kaybına, tarım alanlarının yüzde 27’sinin yok olmasına yol açmaktadır.
• Bir milyarı aşkın dünya nüfusu gecekondularda yaşamaktadır. 2010 yılında kentlerde nüfus bir milyar daha artmıştır.
• Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde büyük kentlere göç, her türden kirlenmeye ilaveten salgın hastalıklardan iç savaşlara kadar felaket zincirlerine neden olacaktır.
• Nehirlerin yarısı kirlenmiştir. En büyük 227 nehirden yüzde 60’ı barajlarla tahrip edilmiştir.
• Her yıl 4 milyar ishal vakasına rastlanmakta ve 2,2 milyon kişi ishalden can vermektedir.
• Sıtma 2 milyar insanı tehdit etmekte ve her yıl 2 milyon insanın canına mal olmaktadır.
• Dünya nüfusunun beşte biri, tüketimin yüzde 90’ından sorumludur. 4 milyar insan, günde 2 dolarla yaşam savaşı vermektedir.
• 2,5 milyar insan temel sağlık hizmetlerinden yararlanamamaktadır.
• 1 milyar’dan fazla insan okur-yazar değildir.
• 1 milyar insan yeterli gıda alamamaktadır.
• 1 milyara yakın insan, atık su sistemi olmayan yerleşimlerde barınmaktadır.
• Her yıl 5 yaşından küçük 11 milyon çocuk, önlenebilir hastalıklardan ölmektedir.
• Çağdaş yaşamın neticesi olan çöp, ürkütücü ölçeklere ulaşmaktadır.
Bu veriler, 10 yıl eskidir. Yeni gelecek istatistikler daha da korkutucudur ve Türkiye’miz, bu kabus tablodan payını almaktadır.
Seçimlere giden siyasi partilerimiz, bu küresel sorunlara ve ülkemiz özelinde deprem riskine karşı ne gibi gerçekçi strateji ve programlar geliştirmişlerdir?..
Kahve ziyaretlerini biraz azaltıp bunları açıklasınlar, görelim… Doğanın tokadı bir savaştan beter olacaktır, bilelim…
Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp
Y. Müh. Mimar Kentbilimci