Ak Parti Kadıköy İlçe Başkanlığı’nın kuruluşundan bu yana geleneksel olarak sürdürdüğü “Fasl-ı Siyaset” programının bu ayki konuğu, İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya oldu.
74.’sü yapılan “Fasl-ı Siyaset” programının oturum başkanlığını Av. İsa Mesih Şahin yaptı. Ak Parti Kadıköy İlçe Başkanı Av. Hurşit Yıldırım’ın öncülüğünde, 30 Eylül Cuma günü Dila Hotel’de yapılan programa; İstanbul 1. Bölge Milletvekili İsmet Uçma, İlçe Yürütme ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Mahalle Başkanları ile partililer katıldı.
Programda, İstanbul 1. Bölge Milletvekili İsmet Uçma ile Ak Parti Kadıköy İlçe Başkanı Av. Hurşit Yıldırım birer konuşma yaptılar. İsmet Uçma; “Alanında önemli kariyeri olan Gökhan Hoca’ma Ortadoğu ve Afrika’yı bu güzel anlatımından dolayı teşekkür ediyorum. Sizin gibi değerli hocalarımızın kıymetini bilmemiz lazım” dedi.
Başkan Av. Hurşit Yıldırım ise; “Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki sıcak gelişmeler başlıklı Fasl-ı Siyaset programımıza gelip ‘Ortadoğu’da Türklerin Bin Yılı’nı ele alarak, o bölgedeki tarihi en ince ayrıntısına kadar anlatıp bizleri derinden aydınlatan değerli hocama teşükkür ederim. Hocam, çok yoğun alkış aldınız. Teşkilat olarak sizlerle başka bir programımızda tekrar buluşmak dileğiyle, yaşamınızda başarılar dilerim” diye konuştu.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da Türklerin etkisi…
Bugün Ortadoğu’da olan biteni anlayabilmek için tarihe rücu etmek gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, şu açıklamalarda bulundu:
“11. ve 13. yüzyıllarda, Haçlı Seferleri döneminde Avrupa, Ortadoğu’ya müdahale eder ve Ortadoğu’daki askeri güçler buna başarıyla direnir. Ortadoğu’yu Avrupa’dan kurtaran (bugünlerde şarkiyat aleminde Ortadoğu’daki bin yıllık varlıkları üzerine konferanslar düzenlenen) en geniş manasıyla Türkler’dir.
O dönem Ortadoğu’da iki büyük askeri güç mevcuttur: Türkler ve Memlukler. Mısır ve Suriye’deki Memlukler ile Anadolu ve İran coğrafyasındaki Türkler, Haçlı Seferleri’ni püskürtür. Osmanlı Devleti’nin kurulmasından sonra zaman zaman canlanan Haçlı Seferleri başarılı olamaz. Bizim Osmanlı tarihinin ilk döneminde (neredeyse İstanbul’un fethine kadar) bildiğimiz birçok savaş aslında Haçlı savaşlarıdır. 15. yüzyılın sonunda ve 16. yüzyılın başında Ortadoğu için ikinci büyük tehlike belirir: Gemi ve top teknolojisinde meydana gelen devrim sonrası başlayan keşifler çağında Portekiz tehdidi.
Afrika’yı dolaşarak Hint Okyanusu’na, Basra Körfezi ve Kızıldeniz’e ulaşan Portekiz donanması, başta Hicaz olmak üzere, Arap Ortadoğusu için ciddi bir tehdit olmuştur. O dönemde Ortadoğu’da askeri teknolojiye ve kuvvetlere baktığımızda, Avrupa’nın ateşli silahları karşısında mukabele edebilecek ne bir kara kuvveti, ne de bir donanma yoktu, Osmanlı haricinde. Hem Safeviler, hem de Memlukler ‘ok, mızrak, at’ aşamasında olup, henüz ateşli silah teknolojisini kullanmıyorlardı. Paradoksal bir şekilde, Osmanlının Safevi ve Memluk ordularını perişan etmesindeki temel sebep de, Osmanlının ateşli silah üstünlüğü olmuştur. Sonunda 16. yüzyılın ilk yarısında, Yavuz ve Kanuni dönemlerinde, Osmanlı Devleti bünyesine bir yandan Suriye, Hicaz, Mısır, Irak ve Yemen’i katarken; diğer yandan hem Basra Körfezi’nde, hem Kızıldeniz’de ve hem de genel olarak Hint Okyanusu’nda Portekizlilere karşı mücadele vermiştir. Kısaca, Arap Ortadoğu’su için Portekiz tehlikesi, Osmanlının bu bölgeyi askeri ve siyasi olarak tahkim etmesiyle bertaraf edilmiştir.”