Vandalizm… Bunun başka adı yok…
Çok güzel bir ülkede yaşıyoruz; güzel bir ilde, güzel bir ilçede…
Sabah uyandığımızda kimimiz okula, kimimiz işyerine doğru yola çıkıyoruz. Güzel bir günün başlangıcı derken; trafik kurallarına uymayan, sürekli şerit değiştiren, kırmızı ışıkta bile önündeki arabaya yürümesi için korna çalan, yaya kaldırımına ve yaya geçidine park eden sürücüler karşılıyor sizi…
Otobüse binmeye çalışırken omuz atanlar, yolda yürürken ayağınızın dibine tükürenler, müzik sesini kulaklığa rağmen yükselterek taşıtlarda yolculuk yapanlara dinletenler, yolda yürürken çiçeğin yaprağını zevk olsun diye koparanlar, pet şişeleri sağa sola fırlatanlar ya da vapurda yiyip içip, artıklarını denize bırakanlar…
Kent yaşamını kolaylaştırmak için özellikle yayaları düşünerek yapılmış bariyerler ve demirler, son zamanlarda yerlerinden sökülüyor ve beyefendiler, hanımefendiler(!) arabalarını park ediyorlar. Ve işte bizler, bu kişilerle iç içe yaşıyoruz…. Eğlenmesini bilmeyen, içki şişelerini kaldırımlara fırlatıp parçalayan, oraya buraya kusan, en ufak şeyde sağa sola küfreden bu kişiler, maalesef kent yaşamının kirlilikleri…
İşte o yüzden bir eğitimci ve yazar olarak “Önce eğitim!” diyorum. Yoksa testlerle yapılan sınavlar bir başarı ölçüsü değil…
Sizce bize düşen görevler neler?..
Fotoğraflar: Doğukan Kukul – Nusret Karaca
önceki içerik