Yedi yıldır İstanbul Oyuncak Müzesi’nde “Yaratıcılık Seminerleri” veren Akgün Akova, geçtiğimiz Cumartesi günü Muazzez İlmiye Çığ’ı ağırlayacağımızı duyurmuştu. Sunay Akın’ın da katılımıyla müzede olağanüstü bir gün yaşandı.
Tam 100 yaşında olan M. İlmiye Çığ’ın müzeyi gezmesi son derece yorucu olacağı için zemin katta toplanıldı. Sunay Akın; 1902 yılından kalma bir oyuncak ayı, 1914 yılından kalma ahşap bir atlı araba, 1880 yapımı bir dönme dolap, Charlie Chaplin için özel olarak yapılmış Şarlo’yu, 1930’lardan kalma Temel Reis’i, Thomas Nass’ın ilk Noel Baba çizimini, Titanic’te bulunmuş bir kömür parçasını İlmiye Hanım’ın bulunduğu salona getirdi.
Sunay Akın ile İlmiye Çığ arasında ilginç diyaloglar yaşandı. Oyuncak bir bebeği kolleksiyonerden satın aldığını söyleyince Muazzez Hanım, “Kolleksiyonerden almak zor değil mi?” diye sordu. Sunay Akın; “Vallahi kızını ister gibi istedim” dedi. “Kaç para verdin?” sorusuna ise “Sormayın!” cevabını verdi. Atlas Okyanusu’nun 4.000 metre derinliğinden çıkartılmış kömür parçasını kaç liraya aldığını sorunca, Sunay Bey’in cevabı “Bir kışlık kömür kadar” oldu.
“BU MÜZEDEKİ EN DEĞERLİ TAŞ BEBEK SİZSİNİZ…”
Muazzez İlmiye Çığ, önündeki masaya getirilen antika oyuncakları inceledi. Sonra katılımcılara dönüp; “Siz bakmayın. Para verip, müzeyi gezin” dedi ve çocukken kendisine, anne olduğunda ise çocuklarına bez bebekler diktiğini anlattı. Sunay Akın’ın cevabı ise şu şekilde oldu: “Şu anda bu müzedeki en değerli taş bebek sizsiniz…”
KATILIMCILARI KENDİSİNE HAYRAN BIRAKTI…
Mutfak işlerinden çok zevk aldığını söyleyen İlmiye Çığ, en severek yaptığı yemeğin tarifinin verilmesini soran bir katılımcıya her seferinde farklı tarif uyguladığını, kendinden bir şeyler kattığını anlattı. Uykusu kaçınca yemek yapıp, misafir çağırdığından bahsetti. Çığ, sorulan sorular üzerine Sümerlerde kadının yerini, araştırmaları esnasında Topkapı Sarayı’ndaki zorluklarla dolu yaşamını anlattı ve kitaplarını imzaladı. Esprileriyle, bilgisiyle tüm katılımcıları bir kez daha kendine hayran bırakan Çığ, kızı ile birlikte müzeden ayrılırken, katılımcılar iki saatin ne kadar çabuk uçup geçtiğini düşündüler.