Karlskrona, Erasmus programı dahilinde okumak için geldiğim İsveç’in küçük, sevimli bir şehri… Bir cennet olan bu İskandinav ülkesine Ağustos sonu ilk geldiğimde buradaki doğallık, manzaralar, sokaklar ve tarihi yapılar beni büyülemişti.
Okuduğum Blekinge Institute of Technology’de tanışma haftası dolayısıyla çeşitli etkinliklere katıldım. Bunlardan biri de şehir turuydu. Bu tur sırasında öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak istedim.
ÖNCELİKLE KARLSKRONA’DAN BİRAZ BAHSEDELİM…
Karlskrona; İsveç’in güneyinde, Baltık Denizi kıyısında ormanlık bölgeye kurulmuş bir kent… Ayrıca şehir, Blekinge ilinin yönetim merkezi… İsveç Krallığı’ndan kalan tek donanma limanı ve İsveç’teki tek barok kent olan Karlskrona, UNESCO’nun Dünya Mirasları listesinde yer alıyor. 1680 yılında kurulan kent, İsveç’in Danimarka ordusu karşısında önemli güç kazanmasını sağlamış ve İsveç donanmasının önemli bir merkezi olmuş. Ayrıca Karlskrona, barok tarzındaki binaları ve kiliseleriyle de tanınıyor.
1981 yılında kent kıyılarına Sovyet ordusunun önemli denizaltılarından olan U137 oturmuş ve iki ülke arasında gerginlikler yaşanmış. Günümüzde kentte her yıl belirli dönemlerde panayırlar açılıyor. Bunun dışında “Lövmarknaden” adı verilen kutlamalar yapılıyor. Karlskrona’nın kent merkezi, genişlik bakımından İskandinavya’daki en büyük, Avrupa’da ise Kızıl Meydan’da sonraki ikinci büyük meydan… Her yıl İsveç’e gelen turistlerin büyük bir bölümü bu kenti de ziyaret ediyor.
Görülmesi gereken tarihi yapılardan biri Amiralitetskyrkan’ın saat kulesi… Amiralitetskyrkan (Ulrica Pia), İsveç’in en büyük ve en eski ahşap kilisesi… Fakirlere yardım amaçlı yapılmış ahşap Gubben Rosenbom heykelinin elindeki yazıda, şapkasını kaldırıp oraya para bırakabileceğiniz yazıyor. Son cümlede ise İncil’den alıntı yapılmış.
Meydana çıktığınızda ise Kral Karl XI heykeli sizi selamlıyor. Kentin ismi, İsveç’in bir başka kenti olan Landskrona’dan esinlenilerek, Kral Karl XI tarafından kendi ismine atfen verilmiş. Sahil kıyısındaki meydanda, 1905-1950 yılları arasında kapalı bir pazar kurulurmuş ve insanlar buraya balık alıp satmak için gelirmiş. “Balıkçının Karısı” heykeli de bunu temsilen yapılmış. Ve tabi ki iki önemli müze olan Marinmuseum ve Blekinge Museum’u da atlamak olmaz…
RONNEBY’DEN BAHSEDECEK OLURSAK…
Karlskrona’ya gelebilmek için izleyeceğiniz yollardan en kolayı, Kopenhag üzerinden trenle gelmek. Ancak benim gibi Stockholm aktarmasını tercih ederseniz, Ronneby Havaalanı’ndan şehre varmanız gerekiyor. Karlskrona’ya oldukça yakın olan Ronneby, temelleri 1387 yılına dayanan bir diğer İsveç kenti… Kentin o yıllardaki adı Rotnæby (Türkçe: Dev nehrin üzerindeki şehir) şeklindeymiş. 1564 yılında kent, kanlı Kuzey Yedi Yıl Savaşları’nda önemli bir yere sahip… Başta Danimarka’ya ait olan şehir, İsveç kralı XIV. Erik tarafından tekrar ele geçirilmiş. Savaşların sonunda kral Erik, kente adını veren nehir için “Danların kanından kıpkırmızı kesilmişti” şeklinde konuşmasıyla bilinmektedir. 26 Şubat 1658’de imzalanan Roskilde Antlaşması’na göre kent ve çevresi tamamen İsveç’e verildi.
Kente sanayi ancak 18. yüzyılda gelebildi. Sanayinin yanında kaplıcalarıyla da ünlü olan kent, ayrıca 1705 yılında demir kaynaklarının bulunmasıyla hızla büyüdü. 1864 yılında kent, büyük bir yangın sebebiyle yıkılsa da kısa sürede toparlandı. Kentte yer alan “Brunnsparken” adlı park, 2006 yılında Avrupa’nın dördüncü en güzel parkı seçildi.
İsveç hakkında ilk öğrendiklerimi sizinle paylaşmanın mutluluğuyla yazımı bitiriyorum. Gezdikçe notlar almaya ve öğrendiklerim hakkında yazılar yazmaya devam edeceğim…
Selin KARACA