Teknolojik gelişmeler ve beraberinde getirdiği olumsuzluklar, yüzyılların emeği ve kültürünün önüne geçemedi. Kadıköy’ün göbeğinde, geleneksel yöntemler ile üretilen orijinal seramik eserlerin her aşamasını masaya yatırdık.
Anadolu Yakası’nın tanınmış heykeltıraşı, 16 yıldır seramik ile iç içe bir yaşam süren Özlem Yurtseven, özel tasarım seramikleri hamurdan fırına her aşamasında yardımcısı Taylan Kibar ile birlikte hazırlıyor. Sanata eksik yönü ile bakan kesimler, seramikleri “üzeri boyanmış kalıplar” olarak görebiliyor. Ancak işin içine girdiğinizde, seramik eserlerinin büyük zahmetle üretildiğini tüm çıplaklığı ile görebiliyorsunuz. İkili, tüm zorluklara rağmen özgün seramik sektörünü ayakta tutmak için ömür boyu savaşmaya hazır olduklarının altını çiziyor.
BİR ESER İÇİN GÜNLERİNİ VERMEK…
Özlem ve Taylan, herhangi bir konseptte seramik eser üretmek için günlerini feda etmek zorunda… Teknolojik gelişmeler sonucu basit işlemler ile seramiğe benzer ürünler elde eden fabrikaların aksine, atölyede ciddi bir emek söz konusu… Kilin yoğrularak hamur haline getirilmesi, şeklinin verilmesi, üzerine sembol ya da motiflerin çizilmesi, boyanması ve en az bir gün süreyle 1.100 dereceye varan sıcaklıkta fırınlanması gibi aşamaları, oldukça zahmetli bir süreci de beraberinde getiriyor. Ancak her aşamanın ardından fırının kapağı açıldığında, heykeltıraşların yorgunluğu yerini tatlı bir huzura bırakıyor. Bir tabak ya da benzeri bir eserin ortaya çıkması, tüm aşamaları ile birlikte bir haftalık emeği gerektiriyor.
BUTİK ATÖLYELER KORUNMALI…
Butik atölyelerin yurtdışında olduğu gibi korunması gerektiğine dikkat çeken Heykeltıraş Özlem Yurtseven, şöyle konuşuyor:
“Devlet teşvikleri ve sanatçı vergi muafiyetleri yok değil, var. Ancak, kriterler ve prosedürler bir hayli karışık… Kriterlerin neye göre belirlendiğini de anlayamadığım noktalar var açıkçası… Biz bu prosedürlerle uğraşmaktansa, bir şahıs şirketi kurup vergiye tabi olmayı seçtik. Mevcut vergilendirme sisteminde elimize kalan, emeğimizin karşılığı olamıyor maalesef… Ticari ürün bazında toptan alıp satan veya seri üretim yapan bir firma ile aynı vergi şartlarındayız. Bizim gider kalemlerimiz sınırlı tutulurken, bizden satın alma yapan firma, kestiğimiz fatura ile bizim el emeğimizi gider gösterebiliyor. Özellikle bizim gibi küçük sanat atölyeleri için ‘ayrı bir vergi dilimi oluşturulabilir’ diye düşünüyorum. Yurtdışında bizim gibi butik işler yapan sanat atölyelerine çok fazla destek veriliyor. Malzeme, elektrik gibi masrafları düşük… Pazarlama destekleri ise çok daha fazla…
Öncelikle artistik seramik ile endüstriyel seramik ürünlerini ayırmak gerekli… Yani butik bir atölyede elle üretilmiş bir tabak ile seri üretim yapan bir fabrikanın ürününü kıyaslamamak lazım. Artistik seramik ürünlerinin biri diğerinin aynı olamaz, sanatçının ismi ile imzalı birer sanat eseri olarak değerlendirilmeli.
KANSEROJEN ÜRÜNLERİ PİYASAYA SÜRÜYORLAR…
Piyasada satılan seramik bile olmayan polyester; petrol ürünüdür, kanserojendir. Esası soğuk kalıp ve soğuk boyama ile yapılan dekoratif ürünlerdir. Sağlıklı ve kaliteli el emeğimizin bu ürünlerle fiyat karşılaştırması yapıldığına bile şahit oluyoruz. Öncelikle bu farkları anlatmamız gerekebiliyor. Büyük kurumsal firmaların mağazalarında bile el emeği gibi gösterilmeye çalışılan seri imalatlar görüyoruz. Kanserojen maddelerin kullanımı, seramikte kontrol edilmiyor. Baskı ürünlere kurşunlu sır uygulanıyor ve bakıyorsunuz altında ‘gıdaya uygundur’ yazıyor. Özellikle çinide el yapımı ile baskı ürünler tamamen karışmış durumda… Uzakdoğu kökenli seri üretim ürünlerle el emeği seramik ürünler de kıyaslanmamalı. Sonuç olarak el yapımı ürün tektir ve değeri buradan gelir.
EMEĞİMİZ İNTERNETTE ÇALINIYOR…
İnternet ortamında herşey çok kolay alınıp, sahipleniliyor. Özellikle plastik sanatlarda küçük bir değişiklikle tasarımınız tescilli bile olsa kopyalanabiliyor. Teknoloji, el yapımını taklit ediyor. Teknolojik makinelerle seri üretilip, el yapımı süsü verilen ürünler piyasaya sürülüyor.”
16 yıldır seramik ile iç içe bir yaşam süren heykeltıraş Özlem Yurtseven ile yardımcısı Taylan Kibar, ilçenin simgesi Boğa Heykeli’nin de yer aldığı Kadıköy Life tabağını yayın kurulumuza hediye etti…