Gelişen teknolojiler ve imkânlar bir yandan cilt sağlığının, güzelliğinin ve estetiğinin gelişimi için çabalarken; diğer yandan da yaşam refahının artmasına yönelik yaratılan yenilikler, hücrelerin yaşlanma süreçlerini hızlandırabilmekte ve bize cildimizdeki mutsuzluğu yaşatan istenmeyen sonuçlar doğurabilmektedir.
İstemediklerimiz…
Cildimizdeki cansız ve mat bir görünüm, yüzeyde pürüzlenme, cilt kalınlığında azalma, elastikiyette gerileme, kırışıklıklar, lekelenmeler, kılcal damar artışları ve kızarıklıklar, cildimizde yaşadığımız biyolojik yaşlanmanın başlıca olumsuz sonuçlarıdır. Bu sonuçları doğuran en önemli yaşamsal olumsuzluklar olarak stres, sigara tüketimi, yeşil doğanın gücünden yoksun yüksek kalorili beslenme ve şeker tüketimi, klimatize ortamlarda çalışma şartları, cildin ihtiyacı olan bakım unsurlarının doğru şekilde planlanmaması ve uygulanmaması, yaşanan hastalıklar ve ilaç kullanımları sayılabilir.
Bozulan işlevler…
Cildin tabakaları birçok görevi yerine getirmek üzere programlanmış, ihtiyaçlara göre otomatik olarak uyum sağlayabilen bir fabrika gibi çalışmaktadır. Cildimizde yaşadığımız tüm problemler, bu fabrikanın işlevlerindeki bozuklukların sonucudur.
Peki bu işlevler neler…
Üst tabakada; cildin yüzeyinde koruyucu etkiyi sağlayacak, yağ ve nemden oluşan sebum tabakasını inşa etmek, sebumun altında genç hücrelerin yer aldığı hücre katmanındaki hücreleri yenilemek ve hücre katının kalınlığını, dolayısıyla nemini ve diriliğini muhafaza etmek.
Orta tabakada; kolajen, elastin, hyaluronik asit, fosfolipid ve benzeri proteinsel elemanların üretimini sağlamak, bu elemanlar sayesinde cildin nem tutma kapasitesini yüksek tutmak ve yeni hücrelerin üretilmesi için protein kaynağı oluşturmak, kan yoluyla cilde gelen maddelerden faydalanımı sağlamak, oluşan atıkların ciltten uzaklaştırılmasını sağlamak, mikrobik ve fiziksel etkilere karşı derin dokuları koruma görevini yeterince yerine getirmek, yıpranmaya karşı gerekli onarımları ve yenileme faaliyetlerini zamanında yaparak cildin yaşlanma sürecini geciktirmek.
Alt tabakada; yağ depolayarak cildin hücrelerinin enerji ihtiyacını karşılamak.
Cildimizdeki fabrika bu görevleri yerine getiremediğinde, cildimizde istemediğimiz şikâyetlerimiz ortaya çıkmaktadır.
Teknolojik güçler…
Kryoradyoelektroforez de cildin yüzeyi ile derinlikleri arasında bir manyetik alan yaratılır. Bu manyetik alan içerisinde cildin fabrikasını daha güçlü seviyede çalıştıracak maddeler, elektromanyetik dalgalarla cildin derinliklerine yuvarlanarak, işe yarayacakları hedeflerine ulaştırılır. Özellikle kolajen, elastin, amino asitler, vitaminler, minareler ve çeşitli destekleyici maddelerden oluşturulan bir kokteyl ile biyolojik faaliyetler güçlendirilir, ciltteki geri kalmış yenileme faaliyetleri artırılır. Soğuk-sıcak etkileri de yaratılarak, cildin bu maddeleri emme kapasitesinin geliştirilmesine yönelik teknolojik fayda daha da artırılır.
Mezoterapinin pabucu dama atılıyor…
Eskiden iğnelerle yapılan ve mezoterapi adı verilen yöntemle cildin derinliklerine istenen maddeler gönderilirken; artık mezoterapiden 3-5 kat daha fazla madde, cildin tüm noktalarına ve derinliklerine iğnesiz, acısız ve konforlu bir şekilde gönderilebilmektedir.
Cildin yüzeyindeki problemlerinden sorumlu olan en önemli faktör olan kolajen ve benzeri proteinlerin ciltte üretiminin azalması ve tüketiminin artması karşısında, eşzamanlı olarak ciltteki protein üreteçlerini daha fazla çalıştıracak radyo dalgaları cildin derinliklerine gönderilir. Radyo dalgaları, protein üreteçlerini çalıştırır ve proteinler hızla artarak, cildin problemleri onarılmaya başlar. Bu onarım esnasında ise, kryoradyoelektroforez ile cildin derinliklerine gönderilen maddeler kullanılır.
Cilt için faydalı 4 ayrı metodun birleşmesinden oluşan kryoradyoelektroforez işlemi; dört mevsim herkese, her bölgeye uygulanabiliyor, yüz ve boyun için uygulama süresi 30 dakika yeterli bir süre ve cildin durumuna göre 4-6-8 seans planlanabiliyor. Sosyal hayatı bozan herhangi bir olumsuzluk yaşanmayacağı gibi, acı ve ağrı da yok. Kryoradyo elektroforez ile özellikle antioksidan ve proteinden zengin kokteyllerin cilde sokulması ile yaz – kış mevsimlerinin cildimizde oluşturduğu kuruma, kırışıklık, lekelenme ve elastikiyet kaybı gibi sorunlar ötelenebilir, geciktirilebilir veya yaşanmaları önlenebilir.
Yenilikçi kozmetikler…
2012’nin yenilikçi kozmetik formüllerinde cildi onaran, geliştiren, yaşlanma sürecini geciktiren anlayış ön planda tutuluyor. Bu formülasyonlarla özellikle şekerin hücreleri yaşlandırıcı, dokuların ana maddesi proteinleri etkisiz hale getirici ve kolajeni azaltmaya yönelik etkilerini önlemeyen, çeşitli botanik özlerini içeren kozmetiklerle yaşlanma karşıtı etkiler güçlendirilmiş olacak. Cildin onarım sürecini güçlendirmede özellikle peptidli ürünler içerisinde, artık hegzapeptid içeren kremlerin ve serumların tercihi de 2012’ye damgasını vuracak.
Gençlik aşısı…
Dokularımız, tüm yaşamı boyunca yerçekiminin elastikiyeti bozucu gücüyle savaşır, ancak galip gelen her zaman kesinlikle yer çekimidir. Dokular elastikiyetini kaybettiğinde, temel olarak içerisindeki proteinlerden kolajen, elastin ve hyaluronik asit gibi proteinlerini belirgin olarak yitirmeye başlamıştır. Laboratuvarda üretilen naturel hyaluronik aistler, özel bir teknikle cilt içerisine çizgisel olarak bırakılırsa, kaybolan gençlik etkisi büyük oranda geri kazanılmış olur. Bu metot problemin yaşı, kişinin yaşı ve problemin büyüklüğüne göre 2-4-6 defa haftalık seanslar halinde yapılabilir.
Burada önemli olan husus, yüzde 100 naturel ve hyaluronik asitlerin dokulardaki etki süresini uzatacak maddeleri içermeyen destekler kullanmaktır. Gençlik aşısı olarak adlandırılan bu metot; özellikle ileri yaşlar, sigara içenler, strese maruz kalanlar, güneş ve solaryum hasarını yaşayan ciltler için ideal bir terapi seçeneğidir. Gebelere, emzirenlere ve aşırı düzeyde alerji öyküsü olan kişilere bu metot uygulanmaz.
Uzm. Dr. Sinan İBİŞ
