Washington Post gazetesi tarafından “uluslararası ölçekte büyük bir yetenek” olarak nitelendirilen arpist Şirin Pancaroğlu’nun son CD’si “Çengnağme” (Çengin Ezgisi), Lila Müzik etiketiyle yayınlandı.
Klasik müzik geleneğiyle yetişen Şirin Pancaroğlu, bir yandan arp konserlerini sürdürürken; diğer yandan ise geleneksel Türk Müziği, doğaçlama, tango ve avangart türlerindeki çalışmalarıyla da övgüler alıyor. Sanatçı, bu CD’de 17. yüzyıldan bu yana müzik sahnelerinden çekilmiş bir İran – Osmanlı enstrümanı olan çengin izini sürüyor ve “Çengnağme” için şunları söylüyor:
“Çengnağme’de çengin farklı kullanım alanlarını bugünün bakış açısı ile ortaya koymayı amaçladık. Albümde çengin neredeyse toprakaltı rengini hatırlatan sesini tek başına duyururken; bu enstrümanı coğrafi akrabalığı bulunan ney, kemençe, tanbur, lavta, kudüm, bendir gibi çalgılarla birleştirdik. Ayrıca kelt arpı, kontrbas gibi iki farklı çalgı ve insan sesiyle buluşturduk. Böylece bir tarafta eski eserler, diğer tarafta yepyeni besteler ve bunlar arasında köprü olan taksimlerle zenginleşen bir seçki sunduk.”
Bora Uymaz’ın müzik prodüktörlüğünü yaptığı; Tanbûrî Angeli, Kâtip Çelebi, Şeyh Sâdık Efendi Hz., Derviş Mustafa gibi geleneksel müziğimizden bestecilerin eserlerinin çağdaş bir bakış açısıyla yorumlandığı “Çengnağme”de, günümüz bestecileri Bora Uymaz, Amin Mahyar Tafreshipour ve Şirin Pancaroğlu’nun besteleri de yer alıyor. CD’de Şirin Pancaroğlu’na müzik dostları Bora Uymaz, Murat Aydemir, Derya Türkan, Yavuz Akalın, Meriç Dönük, Volkan Ergen ve Volkan Topakoğlu eşlik ediyor.
Sarten Ambalaj A.Ş.’nin değerli katkılarıyla yayınlanan albümün kapak fotoğrafları Muammer Yanmaz’a ait. CD kitapçığı Türkçe, İngilizce ve Farsça hazırlanan Çengnağme’nin tasarımını ise Gözde Oral yaptı. Şirin Pancaroğlu’nun “Barokarp” isimli CD’si de daha önce Lila Müzik’ten çıkmıştı.
ŞİRİN PANCAROĞLU, “ÇENG”İ ANLATIYOR…
“Arp çalmaya başladığım yıllardan itibaren ortaçağ ve erken modern dönem İran ve Osmanlı minyatürlerinde sıkça karşımıza çıkan, yere oturularak çalınan ve yaklaşık 25 teli bulunan, arpa çok benzeyen bir çalgı hep dikkatimi çekmişti. Zaman içerisinde merakım arttı ve bu çalgının sesini duymak, bundan da öte onu çalmak istedim. Belli ki bu bizim coğrafyamızın arpı idi. Minyatürlerde resmedilen çalgılar arasında çok sık boy göstermesi, ortaçağda sevilen bir çalgı olduğunu ortaya koyuyordu. Ancak bu çalgının hiçbir örneği günümüze ulaşmamıştı.
Çeng, aslında açılı bir arp… Mezopotamya’da çalınan açılı arplar yok olduktan sonra, yakın doğu İslam kültürlerindeki, burada özellikle İran, Irak ve Türkiye’yi belirtmek gerekir, bu tür arpların izine rastlıyoruz. Sesinin özel rengini, gövdesini kaplayan deri yüzeye borçlu olan çeng’in ihtişamlı ve renkli bir geçmişi var. Ortaçağ’da saraylarda çalınan bu kadim saz, siyasi iktidarı sembolize etmekle birlikte, kanbur ancak göğe doğru yükselen gövdesinden kaynaklanan tasavvufi bir sembolizme de sahip… Şairler arasında favori bir tema olan çeng, müzikteki gelişmelere ayak uyduramayıp, zaman içerisinde kullanımdan düşüyor. 1660’da Evliya Çelebi ‘Seyahatneme’sinde İstanbul’da sadece tek bir tip çeng ile 10 çeng’inin (çeng çalan kişi) varlığından söz ediyor. Bu, çeng’e dair bilinen son yazılı tanıklık… Bu albümde kullandığım çeng, 2013 yılında İzmir’li çalgı yapımcısı Levent Güleç tarafından üretildi.”